Metin EKİCİ 

Halk bilgisi bir doğumdur; bizleri yaşama sevinciyle ağlatan. Beşikteki bebeğe ninnidir; annelerimizin ümit ve beklentileriyle süsleyen. Bir türküdür; Türk'ün aşk ve tutkusunu, keder ve çoşkusunu dile getiren. Kafdağı'nın ötesinde yaşanmış olayları anlatan bir masaldır; Keloğlan'ı peri Kızı'yla mutluluğa eriştiren. Bir düğündür; âşıkların hayâllerini gerçeğe dönüştüren. Bir düğündür; âşıkların hayâllerini gerçeğe dönüştüren.

Halk bilgisi bir yağmur duasıdır; çatlamış toprağı suya kandıran. Bir sohbettir, muhabbettir;kırk yıl hatırı sayılan bir fincan Türk kahvesi içmiş gibi, tadı damaklarda kalan. Nasrettin Hoca'dan bir fıkradır; hüzünlü bir anımızda bile bizi güldüren, güldürürken, düşündüren.

Halk bilgisi bir halı veya kilimdir; her ilmeği, bir ressam fırçası gibi, bitmeyecek zannedilen resmi bütünleyen. Bir oyuncudur; bir kahraman edasıyla, bir kekliğin avcının önünde sekmesi gibi, oynanan. Hem şiir, hem nağmedir; ikisi birlikte dillerde türküye dönüşen, dilimizden bir sazın teline ulaşan. Bir ağıttır; sevdiğimizi kaybetmenin hüznüyle bizi ağlatan. Bir ırmaktır; atalarımızla birlikte akmaya başlayan ve hâlâ çoşkun akan.

Halk; bu bilgiyi üretip, geliştiren ve zenginleştiren, bu bilgiyle anlatıp dinleyen ve bu bilgiyle çalıp oynayan, bu bilgiyle dokuyup kullanandır.

Halk bilimi; bu bilgiyi ve bu bilgiyle üretilenleri derleyip toplama, bir çalışma alanı haline getirip, bilimsel olarak araştrıma ve incelemedir.

Derleme; halkın sahip olduğu bilgi ırmağına, halk bilimi kuram ve yöntemleriyle girip, bilmsel susuzluğu kandırmak için, bir testi su ile eve dönmektedir.